Sayfalar

özeleştri

Son zamanlarda hiç sergi gezmek istemiyor ve son iki senedir neredeyse hiçbir sergi açılışına gitmiyorum.
Sergi gezmek görsel sanatları profesyonel olarak seçmiş biri için en iyi eğitimdir. Sergide sadece başkalarının ne yaptıklarını canlı olarak görmez yaşadığınız bölgede ne tarz işlerin kayda alındığı hakkında da bir fikir sahibi olursunuz. Yani az çok piyasada neler satar neler kabul görür kafanızda oturur. Sadece Mısır Apartmanı'ndaki galerileri gezdiğinizde bile genel bir "Türk Sanatı Piyasa Tespiti" yapılabiliriz. Aynı fikre Nişantaşı-Teşvikiye hattındaki galerileri gezerek de sahip olunabilir.. Hatta hatta bunlardan başka Tophane cıvarındaki "alternetif" galerileri gezerek "alternatif iş piyasasını" öğrenebiliriz. Genç sanatçılar arasındaki moda ekollerin çeşitlerini izleyebiliriz. Kısaca sergi gezmek biraz gazete okumak gibidir. Dünyada ne olup ne bittiğinden haberdar olursunuz. Nasıl gazete okumayan biri dünyada olup bitenlere karşı ilgisiz gelirse bize , sergi gezmeyen bir sanatçı da sanat dünyasına karşı ilgisizdir.

Bütün bunları bile bile niye son zamanlarda bu kadar az sergiye gidiyorum o zaman. Ukala olduğumdan galiba. Çok samimi söylüyorum, bir sergiyi gezmeden sergi hakkında: "kesin şöyle çıkacak ama yine de bir gideyim" diyen tavır takınır oldum. Elbette böyle bir tavır takınmama sebep olan tecrübeler yaşamışımdır ama bu çok da hafifletici bir sebep değil. Asıl ilginç olan da benimle aynı sebeplerden dolayı sergi gezmekten artık sıkıldığını söyleyen insanlara gıcık olmam!
Bütün bu küçümsemenin ardında bu kadar iyi olduğumu düşündüğüm halde yine hala başarıyı yakalıyamadığımın kızlınlığı yatıyor olabilir mı? Atölyemde yıllardır hiç resim satmadan uğraşıp duruyorum. İşlerimi sergilemek isteyen galeri bile bulamıyorum ve kızıyorum. Ama acaba yeterince arıyor muyum? Belki güzel işler üertiyor olabilirim ama ürettiğim işlerin sergilenmesi için yeterince kapı çalıyor muyum? Peki ben üstüme düsen görevi yapmadan nasıl bu kadar rahat şikayet ediyorum ve sonra da sergilerde izlediğim diğer işleri sıkıcı buluyorum. Benim yapamadığımı onlar yapıyorlar. İşleri iyi ya da kötü bir şekilde her yere başvuruyorlar ve en sonundaa bir yerlerden cevap geliyor.
Ben "iyi bir iş yap seni bulan olur" felsefesinin rahatlığına o kadar çok inanmışım ki bir şekilde işlerimin piyasada olmamasında kendime hiç bir fatura çıkarmadan başkalarını suçlayabiliyorum. Malesef işler böyle yürümüyor ve bu akışa karşı kürek çekmenin de hiçbir anlamı yok. Bu kadar çok insanın dolayısıyla bu kadar çok sanatçının olduğu bir dünyada en iyiyi fark etmek çok zor. Kimin sesi çıkarsa onu farkedebiliyoruz artık. Bu durumdan kimenin bir mesuliyeti de yok. Artık dünya böyle dönüyor. Romantik romantik sanatçılık taslamaktansa günün koşullarına uyum sağlayıp ne gerekiyorsa onu yapmak gerekir.