Sayfalar

Para

Plastik sanatlar artık para kazandırıyor mu? Sanatçıların her zaman en büyük şikayeti para olmuştur. İşini yapabilmek için başka yollardan para kazanmaya çalışan bir kitleden bahsedince bu şikayetlerin çok da yersiz olmadığını düşünebiliriz. Satılma umudu olmadan üretilen yüzlerce eserin çoğu sergilenebilcek bir alan bile bulamıyor. Peki sanatçıları ayakta tutan nedir? Bir gün o çok satan sanatçılardan biri olma umudu mu? Yoksa Woody Allen'nın Barcelona filmindeki Cristina'nın dediği gibi anlatacak çok şeyleri olması ve bunu ancak görsel bir yolla yapabilmeleri mi?
Bütün bunların yanı sıra, ironik bir şekilde dünyada en pahalıya satılan eşyaların başında sanat eserleri geliyor. Bu kadar fiyat farkı olan bir piyasada sanatçı olarak var olmak gerçekten zor. Belki de sanat üretmeyi tetikleyen de bu piyasadır ; o da tartışılabilir. Yine de günümüzde sanat eserlerinin hiç olmadığı kadar hareketli bir piyasası olduğunu söylesek çok da yanlış olmaz. Bir çok güzel sanatlar fakültesinde "sanat yönetimi" bölümünün açılması bile "sanat karın doyurabilir" çıkarımını yaptırıyor. Pazar büyüyor ve daha fazla sanatçıya para kazanma şansı doğuyor. Her alanda olduğu gibi bu kadar potansiyel "sanatçı" arasından sadece bazıları sivrilebiliyor. Eskiden büyük bir kuruma bağlı olmak-üniversite- bu sivrilmeyi kolaylaştırırken günümüzde belirli bir çevreden gelmek, bazı isimlere yakın olmak işe yarıyor gibi gözüküyor. Ayrıca sanatçı adaylarının görünür olmaları, imajları ve tavırlarının sivrilmelerinde işleri kadar rol oynadığına inanıyorum.
Buna bağlı olarak İstanbul'da görünürde ticari amaçla kurulmayan güncel sanat mekanlarının , ne kadar iş yapıyor bilemeyiz ama, sükseleri yerinde. Bütün sanatçılar işleri satılsın satılmasın bu mekanlarda kendilerine yer edinmeye çalışıyor. Bütün bunların altında yatan motivasyon para olabilir mi? Çünkü görünürde sadece sanat adına üreten güncel sanatçıların konuştukları tek şey para.. Sürekli bir yerden iş kapmaya çalışan, açılışlarda boy gösteren, son moda giyinen ve en son teknoloji kullanan bu kesim bir önceki bohem kesimden belki de daha dürüst. Açıkça parasız bir hayatı istemediklerini ve gösterişli lüks bir hayata sahip olmak istediklerini ilan edebiliyorlar. Hatta bunu rahatça konuşabilen sanatçılar galeriler tarafından da tercih edilebiliyor. Sonuçta aynı dili konuşan iki insan faklı motivasyonları olan iki insandan her zaman daha iyi anlaşır. Bu durumda yine çok tartışılan bir problem ortaya çıkıyor: piyasanın sanata olan müdahelesi. Ve yine önemli bir soru: büyüyen sanat piyasasının aynı zamanda kalitesi de artıyor mu?
Piyasanın büyümesi daha fazla iş üretimine uygun bir ortam hazırlıyor.
Bunun yanında bu kadar çok iş üretilmeye başlanınca bu işlerin çabuk tüketilen bir nesneye dönüştüğü de düşünüyorum. Burada sanat kendi tanımı ile çatışır hale geliyor. Kalıcı değerler ile ilgilenen sanat geçici günlük bir ürüne dönüşüyor. Üstelik bu işler radikal söylemlerde bile bulunmuyor ki bir çarpıcılığı olsun. Çoğu zaman kalıcı olmak için şiddete başvurularak yapılan işlerin etkisi bence gazetelerdeki üçüncü sayfa haberlerinden çok da farklı olmuyor. Peki bu işler satıyor mu? Orası da tartışılır. Düzenli olarak satamayan bir sanatçı için iki senelik bir çıkış ne kadar hayat kurtarıcı olabilir?
Yine baştaki sorumuza cevap bulamıyoruz. Bütün sanatçıların içten içe gıpta ederek baktıları piyasa sanatçısı olmak tek çıkış yolu galiba. Birçok sanatçı çok satan işlerine benzer işler üreterek satışı devam ettirmeye mahkum gibi. Umuyorum ki günümüzde sunulan albenili sanat ortamına kendini kaptırmadan birşeyler üretmeye çalışan sessiz kesim bu piyasada hakketiği yeri buluyordur. Yoksa Haacke gibi sanatçıların piyasanın içinde var olarak sanat yapabilme şansı olabilir miydi?